Keşanlı Ali Destanı Türk Edebiyatı’nda ve dahası Türk Tiyatrosu’nda
bir fenomen midir?
Yanıt, evet bir fenomendir. Türk tiyatro tarihini incelersek
çıkacak birkaç isimden biridir ve artık o bir klasiktir. Kırk iki yıl önce
Gülriz Sururi-Engin Cezzar topluluğundan oyunu izleme şansına sahip olanlar bu
yıl İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları
tarafından sahnelenen yorumu kıyaslama durumunda olabilirler. Gelgelim bizim
tevellüdümüz tutmuyor bu kıyaslama için. 1964’ te sahnelenen oyun hakkında yazılanları
okuyarak, büyüklerimizden dinleyerek bu eksiğimizi gidermeye çalışıyor, yine de
hayıflanmaktan kendimizi alamıyoruz. Zira Gülriz Sururi-Engin Cezzar topluluğunun
başarısı tartışılmaz. Üzerine kalem oynatacağımız bir Keşanlı Ali Destanı izlemiş
olmamızı bir yetinme sayarak yazımıza başlayalım.
Keşanlı Ali, yazarı kadar ünlü bir oyun kahramanı. Üstelik
ünü sınırları aşan bir oyun kahramanı. Avrupa’nın pek çok ülkesinde,
Amerika’da, Lübnan’ da oynanmış bir oyun.
Haldun Taner Keşanlı Ali Destanı’nı, yanılsamacı anlatımla,
iyi kurgulu oyunlar yazdığı evrenin ardından geleneksel tiyatrodan yararlanmaya
başladığı evrenin hemen başında 1964’te yazmıştır. Geleneksel epik tiyatronun
en başarılı yazınlarından biri olan
eser, iki bölüm ve on dört tablo olarak kurgulanmıştır.
Birinci bölüm; yoğun olarak Ali’nin hapisten çıkışı ve muhtarlık seçimlerini
kapsarken, ikinci bölüm; Zilha’nın sosyeteye girişi ve Ali’yle ilişkilerinin
açmazı üzerine kurulu.
Sahne, rengarenk çamaşırların iplere asılı olduğu bir
dekorla karşılıyor izleyiciyi. Bu haliyle Tarlabaşı’nın ara sokaklarından bir
kesit izlenimi uyandırıyor. Dekor daha sonra Üçkapıda helaların iç avlusu, gecekondu
meydanı, Onaran’ların evinin salonu, Ali’nin kahvesi olarak değişiyor.
Morgol gömlek giyerdi
Gümüş köstek takardı
Hafif şehla bakardı
Yaktı mı kalpten
yakardı
Melodisiyle oyunun çemberine girmeye ve Ali’mizi tanımaya
başlıyoruz. Orkestranın sahne arkasına yerleştirilmiş olması önce rahatsız
edici gibi görünmekle beraber oyunu sekteye vurmadığı bilakis zenginleştirdiği
görülünce yerleriyle ilgili sorunsalımızı çözüyoruz.
Oyunun hemen başlarında “Burada Herkes Bir Olur” şarkısıyla
Şerif abla yani Hikmet Körmükçü başarılı
bir oyunculukla izleyicinin sempatisini kazanıyor. Sıcak gülümsemeler yerleşiyor
izleyicinin yüzüne ve alkışı kesinlikle hak ediyor. Şarkının arasına
yerleştirilen ufak espriler de yönetmenin ilavesinin yerinde olduğunu gösteriyor.
Afra tafra yok olur
Burada herkes bir olur
Oyunun karakterleri çeşitli meslek gruplarından oluşuyor. Bıçak
bileyeninden, hamalına, tuvaletçisinden, arzuhalcisine kadar çok renkli bir
kadro görülüyor ve kadronun yöresel ağzı da oyunda yerini buluyor. Haldun Taner
Usta, kahramanı Ali’ye de epik bir anlam yüklemek istemiş ve bu nedenle Yunan
Mitolojisi’ndeki “Achilles” karakteriyle özdeşim kurmuş, Ali de tıpkı Achilles
gibi şerbetli ve sadece topuğundan kurşun işliyor.
Oyun tam bir epik dram. Hüzün de mizah da yergi de coşku da
oyunun bütününe serpiştirilmiş, muhtarlık seçimlerinin yaşandığı bayraklı
davullu sahne oldukça coşkulu.
Keşanlı Ali Destanı için şöyle bir durum söz konusu, metnin
sağlamlığı ve olay örgüsü izleyiciyi adeta hapsediyor, sözcüklerin hepsi
düşünce ürünü, ders-i ibret çıkarmaya uygun. Hizmetçi olmak için uğraş veren
genç kızlar ve içlerinden yoldan çıkanlar, kahvelerde pinekleyen işsiz erkekler,
ırgatlar, kabadayılar… Haldun Taner, Türkçeyi, Fransızca ve İngilizceden
alıntıları ve argoyu başarıyla, yerinde
kullanıyor. Ayrıca şarkı sözlerindeki uyaklarda da oldukça başarılı olduğu
görülüyor.
Sahnenin üst kısmında yer alan ve tabloların yani sahnelerin
başında devreye giren kırmızı renkli elektronik yazı, tiyatroya teknolojinin
girmesinden yana olmayanları rahatsız etmiş olabilir. Nitekim metnin aslını
okuyanlar tabloların başında projeksiyonla giriş yapılmış olduğunu hatırlayacaklardır.
Ali, yani Engin Alkan, adaşı Engin Cezzar’ dan sonra büyük
bir sorumluluk yüklenmiş tabii ki bu oyunla. İzleyiciler arası kıyaslamada
Engin Cezzar’ ın yerini tutmadığı kulaklara
çalınsa da Trakya ağzının ve aksayan ayağının ölçüsünün zaman zaman kaçması
halleri dışında rolüne hakim bir Keşanlı Ali görüldü sahnede.
Zilha ve Nevvare olarak karşımıza çıkan Meriç Benlioğlu,
yaşadığı hayatta sınıf atlama hülyasında olan Zilha olarak da veya daha sonra
kocasını terk edip sevgilisine kaçan Nevvare olarak da rolünün hakkını veriyor.
Zilha ve Nevvare’nin aynı sahnede buluşma anı oyunculuk tekniği bakımından
zor da olsa ve izleyicinin “buna gerek
var mıydı?” demesine neden olacak kadar farklı algılansa da Benlioğlu bu
durumun altından kalkıyor.
1989’da Tunç Başaran’ ın övgüye değer filmi “Uçurtmayı
Vurmasınlar” da “Zeynep” rolüyle tanıdığımız Rozet Hubeş, Madam Olga olarak
Zilha’ya medeniyet dersi verme sahnesinde çok net ve iyi bir oyunculuk
çıkarıyor. Rozet Hubeş’i daha büyük rollerde görme isteğimizi söylemeden
geçemiyoruz.
Epik tiyatronun belirleyici özelliklerinden olan koro oyuna
renk katıyor, coşkuyu yükseltiyor. Hep bir ağızdan söylenen “Olacak Artık O Kadar”
lar oyunun tadı oluyor.
Müzikler de en az oyun kadar keyifli. Zaten içi dolu sosyal
mesaj içeren sözler, melodilerle anlam buluyor. Orkestra da işini iyi yaparak
izleyiciyi keyiflendiriyor. Özellikle “Herkes Hesap Peşinde” şarkısı ve birinci
tablonun finali oldukça keyifli.
Usta yönetmen Yücel Erten, oyunun metnine sadık kalmış ama
bu durum sürenin uzun olmasına yol açmış. Ne kadar sürükleyici olsa da oyun
uzun. Bu da ara ara oyundan kopmalara neden oluyor.
yazıda.
Metin, oyunun bütününün önüne geçmiştir. Haldun Taner büyük ustadır.
İşin
özü şudur: Eserin gücü etkisini göstermiştir bu
Ali oyunda Zilha’ya diyor ki “Biliyor musun kız sen yanımda olunca yakama gül takınmış
gibi oluyorum.” Siz de onlarla olunca ne hissedeceksiniz anlamak için bu sezon
şehir tiyatrosu sahnelerine gidebilirsiniz.
Yazan: Haldun Taner Yöneten: Yücel
Erten Müzik: Yalçın Tura Koreografi: Nasuh Barın Dekor Tasarımı: Ayhan
Doğan Kostüm Tasarımı: Ayşen Aktengiz
Bayraşlı Dramaturg: Dilek Tekintaş Işık
Tasarımı: Mehmet Fatih Haroğlu Müzik Direktörü:
Çiğdem Erken.
Oyuncular: Can Ertuğrul (Hidayet), Hikmet Körmükçü (Şerif Abla), Murat Garibağaoğlu (İzmarit Nuri), Berna Oğuzutku Demirer (Hafize), Serdar Orçin (Temel), Münir Kutluğ (Derviş Dayı), Hakan Arlı (Beşvakit Niyazi), Meriç Benlioğlu (Zilha /Nevvare), Osman Gidişoğlu (Şişman Polis), Ali Gökmen Altuğ (Zayıf Polis), Tuğrul Arsever (Çakal Rüstem), Çağlar Yiğitoğulları (Teke Kazım - Bülent Onaran), Erarslan Sağlam (Kürt Sabri - Tarçınzade Ahsen), Savaş Barutçu (Sipsi Selim), Engin Alkan (Keşanlı Ali), U.Arda Aydın (Gazeteci-Profesör), Sükan Kahraman (İhya Onaran), Tuğrul Arsever (Sarhoş Rasih), Çağrı Hün (Bir Kadın), Rozet Hubeş (Madam Olga), Ali Gökmen Altuğ (Şoför), Ceren Kaçar (Filiz Onaran), Ertuğrul Postoğlu (Politikacı), Aslı Aybars (Suhandan Gülperi)
Oyuncular: Can Ertuğrul (Hidayet), Hikmet Körmükçü (Şerif Abla), Murat Garibağaoğlu (İzmarit Nuri), Berna Oğuzutku Demirer (Hafize), Serdar Orçin (Temel), Münir Kutluğ (Derviş Dayı), Hakan Arlı (Beşvakit Niyazi), Meriç Benlioğlu (Zilha /Nevvare), Osman Gidişoğlu (Şişman Polis), Ali Gökmen Altuğ (Zayıf Polis), Tuğrul Arsever (Çakal Rüstem), Çağlar Yiğitoğulları (Teke Kazım - Bülent Onaran), Erarslan Sağlam (Kürt Sabri - Tarçınzade Ahsen), Savaş Barutçu (Sipsi Selim), Engin Alkan (Keşanlı Ali), U.Arda Aydın (Gazeteci-Profesör), Sükan Kahraman (İhya Onaran), Tuğrul Arsever (Sarhoş Rasih), Çağrı Hün (Bir Kadın), Rozet Hubeş (Madam Olga), Ali Gökmen Altuğ (Şoför), Ceren Kaçar (Filiz Onaran), Ertuğrul Postoğlu (Politikacı), Aslı Aybars (Suhandan Gülperi)
YORUMLAR