KOCASINI PİŞİREN KADIN
KOMEDİNİZ SADE Mİ
KITSCHLİ Mİ OLSUN?
1985 yılında kurulan AYSA
Prodüksiyon Tiyatrosu’nu, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun yapımlarını geniş
kitlelere yaymasıyla tanıyoruz. Yakın geçmişine bakacak olursak da geçen sezon,
çok ses getiren ve ardından kadın oyuncularından Tilbe Saran’a 2006 Tiyatro
Ödüllerinde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazandıran “Nathalie” oyunuyla
biliyoruz. AYSA Prodüksiyon, yine bu sezonun başında büyük bir yapım olan “Bana
Mastikayı Çalsana” adlı müzikli oyunla da izleyiciyle buluştu.
“The Woman Who Cooked Her
Husband”, çeviri adıyla “Kocasını Pişiren Kadın”, ekibine neredeyse
“lanetleniyor muyuz?” dedirtecek bir dizi engelden sonra 21 Aralık’ta prömiyerini
ve galasını birlikte yaptı. Papanın
ziyareti, Tiyatro Tiyatro Dergisi’nin ödül töreni, oyunculardan Şenay
Gürler’in geçirdiği trafik kazası gibi nedenlerden sonra nihayet Kenter
Tiyatrosu’nda sahnelenebildi. Oyunun bu yıl İzmir
Devlet Tiyatrosu tarafından da tercih edildiğini belirtelim.
Oyunun yazarı Debbie Isitt,
Birminghamlı. Oyun, doksanlı yılların başında ilk oynandığında Royal
Court Theatre ve Edinburg
Pringe’te epey ses getirmiş. Yazar Debbie Isitt, oyunu hem yönetmiş hem de
Laura karakterini oynamış. Isitt, oyunun ön sözünde hiçbir aksesuar kullanılmamasını,
hareketlerin kesin ve belirgin olmasını istediğini belirtmiş. Ayrıca oyununun
aslında bir tragedya olduğunu söylüyor, teksti okuduğumuzda da aslında
gerçekten o kadar da komik olmadığını fark ediyoruz, hatta bazı yerlerde
özellikle Hilary’nin terk edilen kadın psikolojisinde içimiz burkuluyor. Tragedya
teriminin içeriğini göz önüne aldığımızda bu durumun metni, trajedi diye
tanımlamamıza yetmediğini söyleyebiliriz elbette. Sahnede bir komediye dönüşen
oyun, insanlık tarihi kadar eski bir konuyu, kadın erkek ilişkilerini,
evliliği, aldatmayı, intikam duygusunu kocasını çok seven kadını, karısı
tarafından çok sevilen erkeği, yalnız kalmak istemeyen bir başka kadını ele alıyor.
Konu çok bildik, ama sahneye konuş çok da alıştığımız gibi değil.
Hilary yani Kenneth’in ilk
karısı, on dokuz yıllık evlilikten sonra kocasını Laura’ ya kaptırmıştır. Ken
ve Laura’nın üçüncü evlilik yıldönümlerinde onları yemeğe çağırarak gücünü
göstermeyi, intikam duygusunu ise gizlemeyi amaçlamıştır. Hilary’ in en iyi
yaptığı, Laura’ nın da hiç yapamadığı ve Ken’in de tutkun olduğu şey “yemek”tir.
Oyun bu geceden başlar geriye dönük
anlatım tekniğini izleyerek devam eder. Kronoloji bizi Laura ve Ken’in bir ev
partisinde tanışmaları anına ve sonra da ilişkilerinin başlaması sürecine
götürür.Oyunda evlilik kurumunun geçirdiği süreç yıpranma paylarıyla gayet net
olarak anlatılıyor. Hilary ve Ken’in evliliklerinin ilk zamanlarında, Ken Hilary’
e akşam yemeğinde kızarmış kuzu budu pişirecek kadar para bırakırken sonra
spagetti ve köfte pişirecek kadarını bırakır, daha sonra görülür ki Ken artık hiç para bırakmamaktadır.
Yönetmen Özen Yula, oyunla ilgili
olarak “Pop art, kitsch ve akıcı hareketlerle bir ilişkinin başına ve sonuna
tanıklık edeceğiz. Belki de alternatif komediyi böylelikle sahne üstüne
getirmiş olabiliriz.” diyor. Bu bağlamda oyundaki abartılı hareketleri bir
karikatür balonunu andıran sahneleri, Hilary’ nin abartılmış vücut hatlarını, Laura’ nın sivriltilmiş
göğüslerini kitschin bir yansıması olarak değerlendirebiliriz. Bu durum
abartıdan hoşlanmayan ve sahnede hayatın yansımasını görmek isteyen bir
izleyiciyi rahatsız edebilir, fakat komedi türü aşırılıklarla ve abartılarla
anlamını tamamlar çoğu kez. Kitsch için rüküşlük tanımı da kullanılabilir, uyum
kaygısı gütmeyen bir yorumdur, ama bilinmelidir ki kitsch bilinçli yapıldığında
bir tercihtir bir sanat akımıdır. Özen Yula’ ya ait olduğunu düşündüğümüz bu kitsch
tavrın oyuna samimiyet kattığı
söylenebilir. Ayrıca zaten yazarı tarafından dinamik tasarlanan oyunun,
yönetmenin yaratıcı tavrıyla dinamizmin çok ötesine geçtiğini söylemek de mümkün.
Örneğin, Laura’ nın Hilary’e gidip Ken’ le ilişkilerini anlattığı sahnedeki
abartılı beden dili veya Hilary’ nin Ken’ in üzerine koyduğu saç telinin, saç
telinden öte kocaman bir peruk oluşu yaratıcı kadronun oyuna eklemeleri olarak
değerlendirilebilir. Oyunun orijinal metnine baktığımızda özellikle dekorun çok farklı tasarlandığını
görüyoruz. Yazarın, yeşil tafta bir fonla oluşturmak istediğiyle bizim
gördüğümüz dekor faklı tabii ki.
Oyun üç katlı kocaman bir düğün
pastasıyla karşılıyor izleyiciyi. Sahne ve pastanın katları kullanılıyor oyun
boyunca. İlk katın üstü salon işlevi
görürken üst kat bir yatak odası ve pastanın zirvesi de bir yatak olarak
karşımıza çıkıyor. Dekorun Barış Dinçel’e ait olduğunu bilmeyen, ama iyi gözlem
yapan herhangi bir izleyici “Mutlu Günler” dekorunu görmüşse aynı mantıksal
işlevin kullanıldığını ve yaratıcısının aynı kişi olduğunu tahmin etmekte zorlanmayacaktır.
Mutlu Günler’de sahneye sabitlenmiş kocaman bir tekerlekli sandalye kullanmıştı
Dinçel, burada da kocaman bir düğün pastası. Pastanın kenarlarından ise yaşam sarkmakta.
Süpürgeden, süzgece, sütyenden, düğün çiçeğine
kadar değişik iç çamaşırları, ev eşyaları, mutfak eşyalarıyla donanmış
bu pastanın içinin ışıklandırıldığını görüyoruz zaman zaman. Oyun Elvis
şarkılarına da ev sahipliği yapıyor. Zaten Elvis hayranı olan Ken ve bu zevki
paylaşan eski karısı Hilary, Elvis şarkıları seslendiriyorlar oyunda.
Oyunculuklara gelince, her üç
oyuncunun da sahnede üzerlerine düşeni
layığıyla yapmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Özellikle aldatılan kadın S.Devrim
Yakut, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda görev almadığı bir sürenin acısını çıkarma
fırsatı bulmuşçasına coşkulu ve kendinden emin bir oyunculuk örneği gösteriyor.
Şenay Gürler, devam eden televizyon dizileri ve yer aldığı sinema filmlerinin
ardından er meydanına çıkıyor, kaçan çorabına, düşen göğüs aparatına ve
heyecanına rağmen elinden geleni yapıyor. Geçirdiği kaza neticesinde Gürler,
oyunun kimi bölümlerinde özellikle fantezi sahnelerinde boyunluk kullanmak
zorunda kaldı. “Her şey Kenneth için, her şey Kenneth için” diye yerlerde
süründüğü sahnede kendini tamamen oyunun ruhuna kaptırdığını izleyicisine hissettirdi. Erdem Akakçe ise iki kadın
arasında kalmış midesine, cinselliğine ve Elvis’e düşkün erkeği keyifle
canlandırıyor. Özellikle dans sahnelerinde gayet başarılı buluyoruz kendisini. Uzun
repliğine kıvrak danslarını ekleme konusunda sıkıntıya düşmüyor oyuncu.
Oyunun ışık düzeni Yakup Çartık’
a ait. Zaten kendini ispat etmiş bir isim olan Çartık, bu oyunda da ışıkla
ilgili sıkıntı yaşatmıyor izleyiciye. Düğün fotoğraflarının çekilmesi sırasında
ışık, flaş görevi üstleniyor. Oyun dönemsel özellik gösteriyor. Bu nedenle
altmışlı yılların giysileri, aksesuarları ve saç biçimleri kullanılmış. Bol bol
da Elvis şarkıları Aloha From Hawaii, Surrender
gibi. Bu müzik tercihinin üzerine oyunun sonlarına doğru son dönemin popüler
şarkıcılarından Pink’in kullanılmasına gerek var mıydı diye sormadan
edemiyoruz. Pink yerine yine dönemin başka bir müziğine yer verilebilirdi. Gözden
kaçmayan bir eksik de Hilary’ nin Ken’ in sırtındaki çiziği fark etmesi
sahnesinde. Ken’ in sırtına bir çizik kondurmak çok zor olmamalıydı.
Çeviriyle ilgili de bir iki anlatım bozukluğu
fark ediliyor. Birincisi “Mutfağa giren sen olmadıkça zehirlenme şansımız yok”
cümlesi. “Zehirlenme” olumsuz bir durumdur, şans ise daha çok yapıcı
tanımlamalar için kullanılır. Burada kullanılacak sözcük “şans” yerine “ihtimal”
olsaydı daha yerinde bir kullanım olurdu. Bir diğeri de “Çin yemeği getirtip
televizyon karşısında seyredersiniz” cümlesiyle ilgili. Televizyon karşısında
seyredersiniz değil “yersiniz” olmalıydı doğrusu. Bu ikinci yanlışın çeviriden
değil, S.Devrim Yakut’tan kaynaklandığını fark ettiğimizi söylemeden
geçmeyelim.
Yaşam felsefenize eklemeler yapacak
derinlikte bir oyun değil Kocasını Pişiren Kadın, oyundan çıktığınızda ikili
ilişkileri çözmüş de olmuyorsunuz. Zaten ekibin bu amaçta olduklarını da sanmıyoruz, ama eğlenmek,
gülmek, oyuncuların sahne performanslarından yorgun düşmek istiyorsanız AYSA Prodüksiyon
Tiyatrosunu takip edebilirsiniz.
Yazan: Debbie Isitt Yöneten: Özen Yula Çeviren: A. Yasemin Erbulun
Yönetmen Yardımcıları: Gökçe Durat, Şafak Uysal
Dekor Tasarımı: Barış Dinçel
Kostüm Tasarımı: Serdar Başbuğ
Işık Tasarımı: Yakup Çartık
Yönetmen Yardımcıları: Gökçe Durat, Şafak Uysal
Dekor Tasarımı: Barış Dinçel
Kostüm Tasarımı: Serdar Başbuğ
Işık Tasarımı: Yakup Çartık
Oyuncular:
S.Devrim Yakut, Şenay Gürler, Erdem Akakçe
TAGS :
eser |
eser rüzgar |
eser rüzgar milliyet |
eserruzgar |
kocasını pişiren kadın |
kocasını pişiren kadın tiyatro |
tiyatro |
YORUMLAR