İBBŞT'de Bir Dormen Klasiği
Onlar Ermiş Muradına


Aslında son dönem sahnelenen oyunlara bakınca, kökeni eski Yunan'a kadar uzanan, 15. yüzyıl Avrupası'nda kendini iyiden iyiye gösteren "fars" türü oyunların biraz demode olduğunu düşünebilir tiyatro izleyicisi. Açık saçık halk doğaçlamalarının  grotesk kalıp tiplerin yer aldığı bu türü klişe bulup hoşlanmayanlar da olabilir. Buna karşılık fars oyunlar, gündelik yaşamın gülmece dolu havasını solumak, abartılı karakterler ve söze dayalı esprilerle eğlenmek isteyenleri memnun da edebilir.

Georges Feydeau'nun yazdığı ve Haldun Dormen'in yönettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları yapımı olan "Onlar Ermiş Muradına" bir fars örneği olarak başarılı sayılabilecek bir oyun.

Oyunu Moliere'den sonra en büyük Fransız komedi yazarı olarak kabul edilen Georges Feydeau kaleme almış. 1862-1921 yılları arasında yaşayan altmış civarında oyunu olan Feydeau, ona ününü getiren "Efendi Ava Gidiyor" oyunundan sonra "Kadınlar Terzihanesi", "Avanak", "Bit Yeniği" gibi oyunlarla  adını sağlamlaştırır. Oyunları günümüzde sürrealist, dadaist ve absürt tiyatronun öncüsü sayılır. Orijinal adı "La Dame de Chez Maxim" olan oyunu 1899'da yazan Feydeau, ülkemizde İstanbul Şehir Tiyatroları ve Dormen Tiyatrosu'nun tercih ettiği yazarlar arasında yer alıyor.

1954 yılında başlayan sanat yaşamına 182 oyunun yönetmenliği sığdıran ve bunların 130'unda oynayan Haldun Dormen, "Onlar Ermiş Muradına" oyununun metnine hayat verirken oyunun keyfini, enerjisini izleyiciye geçirebilmiş. Dinamik bir sahneleme tekniğiyle oyunun akmasını sağlamış. Son zamanlarda Şehir Tiyatrosu oyunlarında görülen kurguyu ağırlaştırma ve oyunu uzatma hatasına düşmemiş.

Entrikaya dayalı oyunun konusundan bahsetmek gerekirse; Doktor Petypon, biraz huysuz ve yaşı geçkince olan Mme. Petypon'la evlidir. Bir gece yapmış olduğu kaçamağın ardından başına tatlı bir bela alır. Çünkü Maksim adlı, Paris revüsünde çalışan hafifmeşrep ve anasının gözü ama buna karşılık doğ,al, samimi bir kadın olan La Mome'yi, sabah eve gelen general amcası, Doktor Petypon'un kansı zanneder. General, genç kadından yeğeni Clementine'nin düğünü sırasında ev sahibeliği yapmasını rica eder. işler karışmaya başlamıştır bir kere. Generalin yeğeni Clementine'nin evleneceği adamın, La Mome'un eski aşığı Teğmen Corignon olmasıyla da işler iyice arapsaçına döner ve oyun bu karmaşadan beslenerek entrika kurgusunu yükseltir. Adından da anlaşılacağı üzere oyun tatlıya bağlanır.

Oyunun adı demişken orijinal adı "La Dame de Chez Maxim" olan İngilizce çevirisinde de "The Girl from Maxim's" olarak kullanılan şekli -ki Maksim burada oyunun nerdeyse üzerine şekillendiği La Mome'nin çalıştığı yer olduğu için- gayet uygun. Buna karşılık oyun başlığının "Onlar Ermiş Muradına" şeklinde Türkçeye uyarlanmış halinin fazla alaturka kaldığını ve her ne kadar mutlu sonla bitse de tam oturmadığını belirtmek gerek.

Farslarda dil oyunlarıyla eylemin yürütüldüğünü  açık saçık esprilerin ve argonun sıkça kullanıldığını biliyoruz. Bu gerçek göz önüne alındığında La Mome karakterinin bozuk ağzına yerleşmiş olan "hüplemek, gebeş, kurna" gibi argo ifadeler yadırganmıyor. Paris dışında yaşayan taşralı kadınların Paris'te modanın şık hanımların argo konuşması olduğunu düşünerek -hatta özenerek- kullandıkları "git işine babamın oğlu musun hıyar" esprisini ilk tekrarda komik bulmak mümkün. Fakat tekrar sayısı ona yaklaşınca aynı tadı almak zorlaşıyor.

Barış Dinçel'e ait olan oyun dekoru işlevsel. Önce Petyponların evi olarak gördüğümüz dekor daha sonra düğün evine dönüşüyor. Karakterlerdeki ve oyun cümlelerindeki abartı, dekorda da kendini gösteriyor. Duvarları süsleyen çok sayıda portre, altın varak görünümlü eşyalar, çerçeveler, yaldızlı mobilyalar oyunun amacına ve sahne değişimlerine uygun tasarlanmış.

Canan Göknil'in elinden çıkan kostümler de yine mekanın ruhuna uygun. 19. yüzyıl giysilerini oluştururken özenli çalışmış Göknil. Elbiselerdeki estetiği ayakkabılarla, şapkalarla, aksesuarlarla zenginleştirmiş. Bu ayrıntıları katarken kostümlerin, oyuncuların beden hareketlerini kısıtlamasına izin vermemiş.

Daha önce bir Tolstoy karakteri olarak izlediğim Yeşim Koçak, Anna Karenina'daki hüzünlü, içe dönük kadının aksine La Mome rolüyle ağzı bozuk, Kıpır kıpır, bir revü kızına oldukça başarılı bir şekilde hayat veriyor. Kendinden emin oyunculuğuyla, yer aldığı sahnelerde izleyiciyi etkisi altına almakta zorlanmıyor.

Farm' tanımında; "komedyadaki gibi komik olan, dolayısıyla düştIndürmeye değil salt güldürmeye yol açar," dense de oyunda aslında bunun ötesinde birtakım ironik yaklaşımları görmek mümkün. Yazar oluşturduğu stereotip kahramanlar' aracılığıyla dönemin Fransası'ndaki bazı anlayışları, örneğin yaşı geçkin zengin adamların genç kadınların tatlı dillerine kanmalarını, her fırsatta düello sevdalısı gençleri, hayaletlere inanan, onlardan medet uman rasyonalizmden uzak insanları ve en önemlisi de sahip oldukları hayatların dışındaki yaşamlara özenen genç kızları ve kadınları eleştirir.
"Onlar Ermiş Muradına", türünün başarılı bir, örneği ve bu türü sevenler için biçilmiş kaftan.