İstanbul Devlet Tiyatrosu, sanat kariyerine aktör olarak
başlayan Tom Kempinski’ nin gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenerek yazdığı,
kırk iki ülkede sahnelenen ve İngiltere’de ‘Londra Tiyatro Eleştirmenleri-Yılın
En İyi Oyunu Ödülü” nü alan iki kişilik oyununu bu sezon da sahnelemeye devam
ediyor.
Oyun, Doktor Feldmann’ ın muayenehanesinde geçer. Gayet
güzel tasarlanmış bir hasta kabul odasıdır burası. Bir verandayı andıran ve dış
dünyayla teması sağlayan camların ardından görünen sarmaşıklar, çiçekler oyun
boyunca rüzgarın hızını hissettiriyor izleyiciye. Hatta rüzgar,patlamalar
yaşayan Stephanie’ nin şiddetine göre anlam buluyor kimi zaman.
Ayşen İnci, bu oyundaki performansıyla 31. İsmet Küntay Özel
Ödülününe ve Çırağan Lions Kulübünün En İyi Kadın Oyuncu Ödülüne layık görüldü.
Düete bakınca, düetin tek kişisinin
Ayşen İnci, olduğunu söylemek mümkün. Oyunun başında göz teması oluşturmada bir
süre sıkıntı yaşayan oyuncu, oyunun
tümüne baktığımızda doyurucu bir oyunculuk örneği sergiliyor. Erdoğan Ersever’ e gelince oyunun başında duruşuyla
ve etkileyici ses tonuyla izleyici üzerinde olumlu bir izlenim oluştursa da bu
başarıyı uzun süre koruyamıyor ne yazık ki. Oyun içinde kopmalar yaşadığı
ve role olan hakimiyetini zaman zaman
kaybettiğini görüyoruz. Suflörün sesinin oyuna yansıması bu durumun bariz
göstergesi sayılabilir.
Aslında oyunu perde olarak da tempo ve içerik olarak da
ikiye ayırmak mümkün. İlk perdede vasat diyebileceğimiz oyun, ikinci perdede
vasatın üstüne çıkıyor, ilk perdenin düşük temposu ikinci perdede hızlanıyor.
Replikler daha akıcı hatta eğlenceli bir düzeye geliyor. “Çürümeye terk edilmiş hurda bir gemi neye yarar doktor
Feldmann?” diyerek isyanını dile getiren Stephanie’ nin doktorunu tahlil sahnesi de oldukça esprili
repliklerle dolu. Yine ikinci perdede Ayşen İnci, hastalığının ruhsal enkazı
altında kalmış Stephanie olarak döktüğü gözyaşlarıyla izleyicinin beğenisini
kazanıyor.
Oyunu ilk okuyuşta beğenen
ama çevirisini yapmak konusunda tereddüt yaşayan Lale Eren Dalsar’ ın, işin
altından kalktığını, sorumluluğunu tamamladığını görüyoruz. İki kişilik ve tek
dekorluk oyunda yönetmenin gücü çok fazla kendini göstermiyor. Reji açısından
farklı bir bakış açısı veya farklı bir görsel yön göze çarpmıyor.
Oyunda, belirli aralıklarla
muayenehaneye gelen Stephanie’ nin giysileri, İngiliz modasına pek ait
olmasa da özenli çalışılmış. Neredeyse her sahnede değişen giysiler,
ayakkabılar, ayakkabı uyumlu çantalar gün aşımının göstergesi. Fakat Doktor
Feldmann sürekli aynı giysilerle karşıladı hastasını oyun boyunca. Sadece bir
sahnede üzerine geçirdiği deri ceket dışında farklı bir kostümle görünmedi
oyunda. Tabii bu durum da bir uyumsuzluk oluşturdu hem ikili arasında hem de
süreçte.
“Tek Kişilik Düet”;yaşamda tek kişilik düetlerin dışında,
çoğu kez tek kişilik koroları oluşturduğumuz şu günlerde “Yaşamın amacı yaşamın kendisidir!.. Yaşam da
savaşın ta kendisidir!” diyor. Ya siz?
Tek Kişilik Düet. Yazan:Tom Kempinski Çeviri: Lale Eren
Dalsar Reji: Emin Olcay
Dekor Tasarım: Suar Şaylan
Kostüm Tasarım: Serpil Tezcan Işık Tasarım: Ayhan Güldağları
Oyuncular: Ayşen İnci, Erdoğan Ersever
YORUMLAR