YERALTINDAN NOTLAR

AŞAĞILANMANIN ZEVKİ OLUR MU? VEYA İNSAN, KENDİNİ AKIL DIŞI BİR İSYANLA VAR EDEBİLİR Mİ?

İstanbul Devlet Tiyatrosu,  Rus edebiyatının hatta dünya edebiyatının  önemli isimlerinden
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski’ nin “Yeraltından Notlar” adlı eserini sahneliyor bu sezon. Romanın ve aynı zamana oyunun karakteri Bay X’ i içine gömüldüğü yeraltından çıkarıp İstanbul izleyicisiyle buluşturuyor. Bu buluşma ise izleyiciye kusursuz diye niteleyebileceğimiz bir tiyatro olayı olarak yansıyor.

“Yeraltından Notlar”  Dostoyevski’ nin 1864’te yayımlanan büyük metafizik romanlarının ilki ve tüm yapıtlarının anahtarıdır. Özellikle de iki yıl sonra 1866 da yayımlanacak olan “Suç ve Ceza” nın temelidir. Peki Dostoyevski kimdir? 1821’de Moskova’da doğmuş, zorba, sarhoş bir baba ve hasta bir anneyle çocukluk geçirmiş, aşırı duyarlı yapısıyla bir köşeye çekilerek kitap okuyan ve hayatın gerçeklerinden kaçmaya çalışan zayıf sinirli, duygusal, coşkudan hüzne geçişleri yoğun olan manik-depressif  diye niteleyebileceğimiz  bir kimsedir. İlk sinir buhranını babasının ölümünden sonra yaşamıştır sebep de babası hayattayken onun ölümünü dilemiştir ve babası öldüğünde de suçluluk psikolojisine girmiştir. Ayrıca düşünün kaç kişi boynundaki ilmek çekilmek üzereyken ölüme bu kadar yakınken son anda idam sehpasından indirilmiştir. Bu durum da elbette onu derinden etkilemiştir. Kendi çalkantılı ve uç noktalardaki yaşantısının edebi kişiliğini etkilemesinde çok büyük rolü olmuştur.

Dostoyevski için bir romancıdır, dersek eksik bırakmış oluruz. Çünkü Dostoyevski çok iyi bir edebiyatçıdır, iyi bir gözlemcidir, bir felsefecidir ve özellikle çok başarılı bir ruhsal tahlil ustasıdır. Ruhsal tahlil ustası olduğunu birçok yapıtında çok net olarak fark ederiz. Özellikle “Suç ve Ceza” nın   kahramanı   Raskolnikov’ un işlediği suçun ardından girdiği suçluluk psikolojisini anlatmadaki ustalığı dikkate değerdir. “Yeraltından Notlar” ın kahramanı Bay X de  derinliğine işlenen, hastalıklı yapısı çok net anlatılan, çalkantılarla, aşağılanmalarla, gerilimlerle dolu bir karakterdir.

Orhan Pamuk,  Yeraltından Notlar’ ın önsözünde ( İletişim Yayınları, İstanbul 2006)   “Yeraltından Notlar”a asıl enerjisini veren şey, Avrupalı olamama kıskançlığı, öfkesi ve gururudur.” diyerek eseri ikinci okuyuşundaki algılama farkından bahsettiğini de belirtelim.

Oyun Bay X’ in odasında başlıyor. Sağ tarafta bir yatak, sol tarafta ise bilim,  ahlak, hukuk, matematik  kitaplarıyla dolu bir masanın olduğu, gerçekçi tasarlanmış, aynı zamanda derinliği olan oda. Yatağındaki Bay X, “Ben hasta bir adamım… Gösterişsiz, içi hınçla dolu bir adamım ben. Sanıyorum karaciğerimden hastayım. Doğrusunu isterseniz, ne hastalığımdan anladığım var, ne de neremin ağrıdığını tam olarak biliyorum. Tıbba, hekimlere saygı duymakla birlikte, şimdiye dek    tedavi olmadığım gibi, bundan sonra da böyle bir şey düşünmüyorum.” diyerek başlıyor. Bay X yalnız, mutsuz ve hasta. Tedavi olmayı istememekle izleyici onun rahatsızlığının sadece karaciğeriyle ilgili olmadığını fark ediyor, ruhsal çökkünlüğünün sinyalini veriyor bu sözler. Bay X, monologlarını izleyiciyle paylaşıyor. Oyunculuktaki dördüncü duvarını yıkıp yüzünü izleyiciye dönüyor. Kendini anlatıyor, kırk yaşından fazla yaşamanın ahlaksızlık olduğunu, rüşvet almayan memurun kaba memur olduğunu söylüyor.

Kalın blokların değişimiyle oluşan sahnelerin birinde bir bilardo salonuna gidiyoruz Bay X’ le.  İnsanlarla iletişim kurmaya çalışıyor, ama  sağlıklı iletişim kurma amacında değil. Bilardo masasındaki insanların onu aşağılamalarını, itip kakarak dışarı atmalarını   istiyor. Çünkü kendisine böyle davranılmasının onu önemsediklerinin göstergesi olduğu düşüncesinde Bay X. Onlarla arkadaşlık yapma onlar gibi olma düşüncesi ise ütopya bile olamayacak kadar imkansız.

Daha önce yine bir Rus yazar olan Maksim Gorki’ nin “Ayak Takımı Arasında” oyunundan hatırladığımız, “Hünkarın Bir Günü” adlı filmde Fatih Sultan Mehmet’i canlandıran Payidar Tüfekçioğlu, Bay X’in sancılarını, küçük adam oluşunu, tutarsızlıklarını, zavallılıklarını, hesaplarını, takıntılarını etkileyici bir oyunculukla aktarıyor. Aydınlanma çağının en önemli isimlerinden aynı zamanda bir sanat eleştirmeni olan Diderot, oyucunun rolünü kavramasıyla ilgili olarak şöyle der: “Bir role yaklaşmak hislerle değil, bilinçli bir anlamlandırma çabasıyla yürüyecek bir etkinliktir. Bir rolün yazarı tarafından incelikle belirtilmiş bile olsa –ki Dostoyevski bunu yapıyor- sahneden sahneye değişen ruh hallerini kavramak için, oyuncu gözlemlerinden, role ait kuramsal çalışmadan ve entelektüel   birikimden yola çıkar.” Rolüne çok iyi hazırlandığını görebildiğimiz Tüfekçioğlu, Diderot’ un bu yoruma oldukça uygun bir oyunculuk çıkarıyor sahnede. Yeraltındaki! Aziz Nesin sahnesinden çıkarken Bay X’i yanı başımda hissetmeme neden oluyor bu oyunculuk.

“Çayhane” ile en başarılı sahne tasarımı ödülü alan, bu sezon “Inishmaan’ın Sakatı” oyununda sıcak, samimi ve İrlandalı bir dekor oluşturan Ali Cem Köroğlu bu kez, sahneleri kalın bloklar halinde ayıran  dekorlar kullanıyor. Bay X’in kasvetli odasına,  Petersburg’da bir sokağa, gösterişli ama sade bir yemek salonuna, votkaların içildiği bir bilardo salonuna, genç bir fahişenin odasına götürüyor izleyiciyi.

Oyundaki palto sahnesine ise değinmeden geçemeyeceğim. Bay X, odasının duvarına asılı olan paltosunun  içine giriyor ve bir anda iki kişi oluveriyor. Yanılsama tekniğiyle eşya vücut bulup insan oluyor. Bay X,  yalnızlığı içerisinde kendini sarıp sarmalıyor, okşuyor ve yine  kendi boğazına sarılıyor.

Oyunun eleştirilecek belki de tek yönü kar sahnesiyle ilgili.  Sahne oldukça estetik.   Bay X ve arabacının bindikleri araba ve yağan kar fotoğraf karesini andırıyor. Fakat görselliğe engel bir durum var ortada o da kar yağdırma makinesinin sesi. Bu ses dikkati dağıtıyor ve sahnenin etkileyiciliğine gölge düşürüyor. Teknolojinin harikalar yarattığı günümüzde bu bu sesi yok edecek veya en aza indirecek bir yöntem bulunamaz mı diye sormaktan alamıyorum kendimi.

Tiyatro sanatının tüm ayrıntıların verimli ve  etkili bir şekilde kullanıldığı “Yeraltından Notlar” sezonun en iyilerinden. Dostoyevski'ye has o asosyal, insanlardan korkan, tiksinen, nefret eden yeraltı adamını, yönetmen Özgür Yalım’ın sahneye uyarlayışını, metnin zenginliğini, dekorlardaki özeni, balalaykanın huzur veren sesini, fotoğraf gibi kareleri görmek özellikle de ve Payidar Tüfekçioğlu’ nun oyunculuğunu alkışlamak  için “Yeraltından Notlar” ı izleyin. Ayrıca; kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten bir acı mı daha iyi? sorusunun kafalarınızı kurcalamasına izin verin.

Yazan: F.Dostoyevski
Çeviren: Mehmet Özgül
Uyarlayan - Reji: Özgür Yalım
Dekor - Kostüm Tasarımı: Ali Cem Köroğlu
Işık Tasarımı: Önder Arık
Müzik: Alexander Petihof

Oyuncular: Payidar Tüfekçioğlu, Alptekin Serdengeçti, Ömer Hüsnü Turat
Saydam Yeniay, Ali Fuat Çimen, Tayfun Savlıoğlu, Ayhan Anıl, Sadık Takır, Rezzak

Aklar, Ezgi Çelik, Seyhan Zemberek, Tuna Öztunç, A.Tevfik Hiçyılmaz, Hande Günak, Nevşim Erzat, Yıldız Durucan, Gözde Okur.