SAVAŞ İKİNCİ PERDEDE ÇIKACAK

ŞEREFİNİ TİYATRO İÇİN HARCAMIŞ BİR ADAM “VLADIMIR BENDL”

Yaz geçti, sezon boyunca yaptığım yoğun izlemelerin ardından ve uzun bir tatilden sonra sanatla, tiyatroyla buluştuk yine. Ne yazık ki çok büyük iki kayıpla başladı tiyatro sezonu. Sonunda olan oldu, söylentiler gerçeğe dönüştü. Şehir Tiyatrosu’nun ve Devlet Tiyatrosu’nun aylık program listelerinde Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin ve Taksim Sahnesi’nin  yer almaması,  bu yıl bu sahnelerde oynanacak oyunların olmaması,  gerçeği somut olarak gözler önüne serdi. Yeni salonlar yapılacakmış, daha uygun ortamlar oluşturulacakmış, İstanbul kültür başkenti olmayı fazlasıyla hak edecekmiş… tüm bu “mışlar ve mişler” iki sahne eksiğini kabullenmemize yetmez elbette. Ayrıca kültür başkentinin devlet tiyatrosunda daha önce özenle hazırlanan oyun tanıtım broşürlerinin artık iki sayfalık A4 kağıtlarına  sıkıştırılmış olması da işin başka bir boyutu.

Tecrübeli yönetmen Yücel Erten, tam da bu kayıpların yaşandığı dönemde  “Savaş İkinci Perdede Çıkacak” oyunuyla pek manidar bir iş yapıyor. Ne pahasına olursa olsun, her şeye rağmen   tiyatro yapma amacında olan, oyunculuğu bir tutku haline getiren Vladimir Bendl’ ın öyküsünü  aktarıyor izleyiciye.

“Savaş İkinci Perdede Çıkacak” İstanbul  Devlet Tiyatrosu’nun  yeni oyunlarından. Oyunun 16 Ekim’de prömiyeri yapıldı. Oyunu Çek yazar Oldrich Danek kaleme almış.1927 doğumlu  olan Danek, Prag Güzel Sanatlar Akademisi’nin tiyatro bölümünü bitirmiş, yazarlığının yanı sıra yönetmenlik de yapmış. Yücel Erten de Danek’ in bu eserini 1989’da Almancadan çevirerek dilimize kazandırmış. Eser 1998’de de “Öteki Yayınevi” tarafından basılmış.

Oyun bir hastane odasında ömrünün son yıllarını yaşayan aktör Vladimir Bendl’ ın hasta yatağında çevresindeki doktor ve hemşirelerle başlıyor. Geriye dönük anlatım tekniğiyle Bendl’ ın oyunculuğa ilk adım attığı yıllara dönülüyor. Sıradan bir kumpanyada bir mektup verme sahnesiyle  - ki pek de başarılı olduğu söylenemez bu ilk rolünde- oyunculuk macerası başlıyor. Yıllarca birçok rolde oynayan  Bendl’ ın hayat vermek istediği asıl rol ise Kral Oidipus’u oynamaktır. Kadınların hayran olduğu Bendl, onların bu zaafını tiyatroya izleyici çekme amacıyla değerlendiriyor. Annesinin cenaze törenine gidemeyen, içi kan ağlarken oyununa devam eden Bendl, birçok oyuncunun kendini bulacağı sahneleri aktarıyor. Aptal rejisörlerden ve ebleh yazarlardan bıkan Bendl, kendi tiyatrosunu yapmak adına dikiş makinesi fabrikatörünün sponsorluğunda, fabrikatörün karısının kollarında(!) oyunculuğunu sürdürüyor. 2.Dünya Savaşı patlak verdiğinde ise savaş yıllarında  bile tiyatro yapmaya devam ediyor. Nazi çizmelerinin seslerini alkışlarla bastırmak isteyen Bendl, gestapoyla işbirliği yani hainlikle suçlanıp hapishaneye girdiğinde ise “ İnsanın suçlarından arınması için hapishanede tiyatro yapılabilir mi?” diyerek oradaki mahkumlara Shakespeare’ in suçlusundan yani Macbeth’ten  bahsediyor.

En son  “Keşanlı  Ali Destanı” nı yöneten, şimdi de oyunun yönetmeni ve çevirmeni konumunda olan Yücel Erten, başta da söylediğimiz gibi tiyatro sanatının sıkıntılar yaşadığı günümüzde yerinde bir oyun seçimi yapmış. Oyunu sahneye taşımada da aynı özeni göstermiş. Geçtiğimiz sezon “Tek Kişilik Düet”  “81.Cadde 14. Bina 12 Numaralı Daire” gibi iki kişilik oyunlara ev sahipliği yapmış olan Oda Tiyatrosu bu kez daha kalabalık bir oyunla izleyiciyle buluşuyor. Oda Tiyatrosu’ nun oldukça  küçük olan sahnesine oyunu sığdıran  yönetmen, sadece birkaç mobilya, üç dört cansız manken ve çeşitli aksesuarlardan  oluşan yalın bir dekor kullanarak oyunun sahne dışına taşmasını engelliyor.  Müzisyenlerin yerleştirildiği balkondan inişi merdivenle sağlayarak da oyunu durağanlıktan kurtarıyor, oyuna hareket katıyor.

Kalabalık kadrodaki oyucu seçimi gayet yerinde, oyuncular arasındaki uyum ise yerli yerinde. Özellikle Bendl rolündeki Hakan Meriçliler; başhekim, yaşlı oyuncu, Landecky ve müdür rolleriyle Alpay İzbırak; hemşire, Anna, genç oyuncu, rejisör rolleriyle Şenay Gürler akılda kalıcı sahnelere imza atıyorlar. Burak Şentürk ise özellikle mahkumu canlandırdığı hapishane sahnesindeki oyunculuğuyla dudaklarımıza tebessümü yerleştirmeyi başarıyor.

Bir piyano ve iki viyolonselden oluşan müzik ise özellikle ölüm ve ayrılış sahnelerinde  beliren kadın solistle daha anlamlı hale geliyor. Çiğdem Erken, seçimini hüzünlü ama etkileyici notalardan yana kullanıyor. Koreografiyi ise danslarıyla yine oyuncular destekliyor.

Yakup Çartık ışık tasarımında yine görevini aksatmadan yerine getiriyor. Derinliği iyi ayarlıyor. Dönem kostümleri de oldukça şık. Zamandaki ilerleyişe uygun, özenli çalışmalar yapmış Gülhan Kırçova. Kostümlere lafım yok da Bendl’ ın baloya katılmak üzere ödünç aldığı frankından  sürekli olarak göbeği görünmese…  

Küçük sahneyi ayrıntılara boğmayan az ve öz sayıdaki aksesuar yerli yerinde ama Bendl’ in evindeki sobanın üstünde bulunan beyaz emaye tencere daha eski, daha dönemine uygun, üstelik yemeklerin altını tutturan bir kadının tenceresi olsa…

Yücel Erten oyunu Türkçeleştirmiş, eline sağlık ama çeviride kulağı tırmalayan bir  iki noktaya değinmekte yarar var. Birincisi “Buraya gelmezden önce” yerine “Buraya gelmeden önce” şeklinde zarf-fiil eki olan “madan” kullanılsa… Yine “Birlikte gidelim, ayrılmayalım olmaz mı?”  olumsuz-soru onaylatma cümlesinde “Birlikte gidelim, ayrılmayalım olur mu?” dense…

Sonuç olarak; bu sezon etkileyici bir öyküsü olan, oyunculuklardan tatmin olacağınız, dinamik bir oyun izlemek için “Savaş İkinci Perdede Çıkacak” yerinde bir çalışma. Bedenini tiyatro salonlarında süpürge yapan, tiyatro uğruna şerefinden bile vazgeçen, oyunculuk tutkusuyla beslenerek hayatta kalan Vladimir Bendl sizi bekliyor. Öyle ki Yunus Emre’ nin “Bana seni gerek seni” deyişi gibi Bendl  da “Bana seyirci gerek seyirci” diyor son sözlerinde bile. Siz de bu çağrıya kulak verin ve Bendl’ ı yalnız bırakmayın.

Yazan: Oldrich Danek
Türkçesi: Yücel Erten
Reji-Tasarım: Yücel Erten
Kostüm Tasarımı: Gülhan Kırçova
Işık Tasarımı: Yakup Çartık
Müzik: Çiğdem Erken
Koreografi: Cihan Yöntem
Dramaturg: Selen Korad Birkiye
Oyuncular:
Hakan Meriçliler
Levent Güner
Alpay İzbırak
Burak Şentürk
İpek Bilgin
Şenay Gürler
Esra Ruşan
Selen Domaç
Deniz Evrenol
Zeynep Alkaya
Nazlı Uğurtaş
Hale Şenözgen
Gürsan Piri Onurlu
Efe Ünal
Destan Batmaz


ORKESTRA: Ayça Daşdan, Tansu Eğimlioğlu, Derya Davulcu