TÖRE KURBANI GÜLDÜNYA TİYATRO SAHNESİNDE


Güldünya Tören’in öyküsü -aslında trajedisi demek daha doğru- hepimizin malumu.
2003 yılında Bitlis’in Budaklı köyünde amcasının kızının kocası Servet Taş tarafından tecavüze uğrayan ve bu tecavüz sonucu hamile kalan Güldünya, önce bu durumu gizlemiş, daha sonra olaylar gün yüzüne çıkınca aile, Servet’in Güldünya’yı kuma olarak almasını istemişti. Önce kabul eden Servet birden ortadan kaybolunca, İstanbul’daki çocukluk arkadaşının evine gönderilen ve burada oğlunu doğuran Güldünya, “benim hayattan bir umudum yok, ama onun olsun” diyerek oğluna “Umut” adını koymuştu. Polise öldürmeyeceklerine dair söz veren aile üyeleri önce Güldünya’yı bacağından vurmuş sonra da kaldırıldığı hastanede tedavi görürken refakatçi olarak girip kafasına iki el kurşun sıkmışlardı.

Güldünya aslında töre kurbanı genç kızlardan yalnızca biri. Adına “Güldünya Şarkıları” adıyla albüm çıkartılan, yine yaşadıklarından esinlenilerek şiddete maruz kalmış kadınları anlatan televizyon dizisi yayınlanan, adına mektup yazma yarışmaları düzenlenen Güldünya kısa sürede adeta bir sembol haline geldi.

Konunun etkilediği insanlardan olan Deniz Altun da Türk Tiyatrosuna yeni yazarlar kazandırma amacıyla yola çıkan “oyun yaz” isimli proje kapsamında bir tiyatro metni kurgulamış. Yaşanan olayları, oyunun iskeleti halinde düşünüp yan karakterlerle, kendi yorumuyla metnini destekleyerek Güldünya kanalıyla töre-namus cinayetlerini unutturmamak, ahlak kavramını sorgulatmak adına önemli bir misyon üstlenmiş.

Oyundaki Güldünya; yıldızları avucunda görmek isteyen, eline geçirdiği dergilerden gelinlikler kesen yüreği umut dolu bir genç kızdır. Amcasının damadı Servet’in tacizleri, tam da ağanın yanaşması Sidikli İsmail’e verileceğini öğrendiği gün tecavüze dönüşür. Köyde adı Yamuk Servet e çıkmasına rağmen yine de suçlanan, ezilen, hakaretlere maruz kalan Servet’ten çok Güldünya olur. İki ay sonra gebe olduğunu öğrendiğinde babası ve ağabeyi İrfan tarafından “bir namusuna sahip çıkamadın”,“ben demiştim bu kız yoldan çıkar” söylemleriyle şiddet görür, ama Güldünya’ yı asıl yaralayan yediği dayaklar değil de çok iyi anlaştığı küçük kardeşi Ferit’in ona kirlenmiş gözüyle bakmasıdır.

Oyun; ağalık sistemi, feodal düzen eleştirisinin yanında halkın din inancını sömüren sözde dindar şeyhleri de hedef almakta. Ayrıca yıllardır süregelen Yatağan’daki siyanürle altın arama gerçeğini görmezden gelmeyen oyun, siyanürün canlılar üzerindeki olumsuz etkilerine de oyun aracılığıyla değinmekte. Oyun finalinde ise Güldünya’nın göz göre göre öldürülmesi üzerinde durulmakta. Koruma isteyen genç kadına polis koruma tahsis etmeyince iki kardeşinin ellerini kollarını sallayarak hastane girip genç kadının başına iki kurşun sıkmış olmalarının sorumluları teşhir edilmekte.

Oyunu kaleme alan Deniz Altun, bu bağlamda önemli bir çalışmaya imza atmış, oyunu da ödüllü yönetmen Mehmet Ergen sahneye taşımış. Güldünya rolünde de Elif Ürse üzerindeki sorumluluğun bilinciyle Güldünya karakterini içselleştirmeyi başarmış.

Güldünya, Bakırköy Devlet Hastanesinde tedavi görürken öldürülmüştü. Kardeş katillerinin davası da Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Gül’ün oyunu, yine ilginçtir ki Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda sahnelenmekte.

“Gül’e Ağıt” Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde 25-26 kasımda ve aralık ayı