PRAG
Sömestr tatilimde bir yurtdışı havası almak için destination aramaya başladım. Aslında hava şartları Avrupa için çetindi, gönül isterdi ki bir Bali bir Küba bir Puket olsun ama uçak biletleri bütçemi aşıyordu. Bükreş mi, Budapeşte mi derken aslında en çok gitmek istediğim şehri es geçmemeye karar verdim. Sonunda kendime 'kızım madem en çok Prag'ı görmek istiyorsun erteleme bir de sıcak zamanlarında gidersin' dedim ve 1-5 şubat arası gidiş dönüş uçak biletimi 26 aralıkta Skycanner kullanarak 480 liraya aldım.
Booking.com kullanarak da Flora bölgesine yakın geceliği 20 euro olan bir otel ayarladım.
Çantama da Kafka'nın Aforizmalar kitabını attım ve yola çıktım. Uçuş normalde 2 saat 20 dk sürüyor ama saat farkı yani Avrupa'ya göre saatte 2 saat ileri olduğumuz için lokal saate göre 40 dk süren yolculuk sonrası Prag'taydım. Prag havaalanının adı Vaclav Havel, bu adı ilk kez Ekip Tiyatrosunun sahnelediği etkileyici, düşündürücü felsefik boyutu olan Largo Desolato oyununun yazarı olarak duymuştum. Havel hem tiyatro yazarı hem de ülkenin devlet başkanlarından. Havaalanına bir yazar-devlet adamının adının verilmesi pek hoş.
Havalanında valiz beklerken sadece 5 euro change yaptım o da 110 Çek kronuna denk geldi. 32 kronuyla otobüse bileti aldım. Az euro bozdurdum çünkü atm kullanmak daha mantıklı böyle durımlarda.
Otobüsten sonra metroda yeşil hattı kullanarak Flora istasyonuna geldim, sonra da 10 dk yürüyerek otelime ulaştım.
Otelim Golden City Garni, Old Town meydanına yürüyerek 25 dk. sürüyor. Tam önünde tramvay durağı olması avantaj. Sadece ilk gece tramvay sesi uyurken biraz rahatsız etti ama daha sonra alıştım.
İlk günümde yol yorgunu olduğum için yakın çevrede bir turladım. Otele yakın TVTower'ı görünce gece şehir manzarası görmek için hoş olabileceğini düşündüm. 9 euroya denk gelen bir ücretle rasathane kuleye çıktım. Meşhur sanatçıları David Cerny'le de burada tanıştım. Sanatçının emekleyen bebek çalışması pek yaygın ve bu bebekler kulenin duvarlarına tırmanıyorlar. Tower Park şehri kuşbakışı görmek için mükemmel.
İlk akşam Zizkov yakınlarındaki Usadu isimli restoran bara gittim. Bu mekan 1929'dan beri hizmet veriyor. İçerisinin tasarımında tavandaki eski eşyalar dikkat çekiyor. Prag'da birçok mekanda olduğu gibi burda da sigara içiliyor. Mekanlarda sigara yasağının olmamasından mıdır zaten şehirde sigara içen çok fazla insan var. Usadu'da Prag'ın en bilinen yemeği olan Smazeny Syr denedim. Bildiğimiz peynirin kızarmış hali. Daha sonra denediğim başka bir restoranda yanında kızarmış patatesle sundular. Her iki şekli de gayet leziz ve doyurucu. Yemeğimi beklerken yine bir Çek klasiği olan Becherovka içtim, Becherovka genellikle shot şeklinde içilen %48 alkol oranına sahip sert bir içki. Isınmak için birebir.
Ertesi gün otelimdeki kahvaltıdan sonra sıkı giyinerek kendimi -5 derecedeki sokaklara attım. Bir şehri öğrenmenin en iyi yolunun yürümek olduğunu düşündüğüm için ilk gün otelin hemen önünden geçen tramvaya binmedim. Yürüyerek 25 dakikada old towna vardım. Bu meydan gerçekten büyüleyici, tarihi yapıların yanında sanat galerilerini de görmek mümkün. Meydanda bir ulusal galeri bir de küçük sanat galerisi var. Meydan astronomik saatiyle bir orta çağ şehri havasını hâlâ koruyor. Zaten Prag'ın en güzel tarafı eski dokusunun korunmuş olması. Astronomik saate çıkmak şart. Yaz aylarında biraz kuyruk oluyormuş ama kışın çok fazla sıra beklemedim. Saatin tepesine çıktığınızda ise o dar alanda adeta bir fotoğraf çekme mücadelesi yaşanıyor. Çekmelere doyamıyor insan. Ama meydanın aslında en güzel görselini çekmek için U Terasa Prince otelinin terası daha uygun. Ben de orda kendime bir yer buldum.
Kafka müzesini ararken Kafka Kafe'ye denk geldim. Bu kafe Kafka'nın doğduğu evmiş, bir yangında hasar gördükten sonra kafe hâline getirilmiş. Orda içtiğim kahve adeta yazarla baş başa içtiğim hissi uyandırdı bende.
Kahve sonrası şehri ikiye ayıran nehrin üzerindeki Charles Köprüsünü yürüyerek kalenin de olduğu diğer tarafa geçtim. Köprü çok estetik ve gösterişli. Üzerinde çok sayıda heykel var. Gündüz ve gece görünümü harika. Gece aydınlatmaları çok başarılı olan köprüde yürümek büyük keyif.
Prag'ın dans eden binası Dancing House. Şehir muazzam bir mimari harikası olunca mimarın biri de böyle asimetrik bina tasarlamış ve bu yapı oldukça ilgi görmüş. İşin aslı şu: Binanın mimarı, film yıldızları Ginger Roger ve Fred Astaire'nin 'Swing Time' filmindeki dansından ilham almış ve bu binayı tasarlamış. Bina şu an Hollanda kökenli bir sigorta şirketi olarak kullanılıyor.
Şehrin barlarından Charles Köprüsüne giderken The Irish Times adında bir var. Haftanın her günü canlı müzik dinlemek için uygun. Müzik 22'den sonra başlıyor. Ben bir yanlış yapıp Irish barda bira yerine şarap tercih ettim. Bir sıcak şarap 90 çek kronu, yani 13 lira.
Başka bir akşam Nicolad's Bar isimli dekoru çok şık bir mekanda çorba, gulaş ve birdan oluşan bir menüyle akşam yemeği yedim 220 kron ödedim, Türk parasıyla 30 lira gibi ve gayet uygun. Gulaşı iyi pişiriyorlar ve çok lezeetli. Gittiğinizde ödeme yaparken bahşişi de içine katmayı unutmayın, Çekler genelde %10 civarı bir bahşiş bekliyorlar.